
İklim değişikliğinin denizlerimizdeki etkilerinden biri de ana vatanı Hint ve Pasifik okyanusları olan aslan balığının Ege ve Akdeniz’de hızla yerleşip yayılmaya başlaması oldu. Geniş yüzgeçleri ve siyah kırmızımsı renkteki pullarıyla dikkat çeken bu tür, aşırı beslenme ve üreme davranışıyla denizel türler ve balıkçılık üzerinde bir dizi sorunu da beraberinde getirdi.
Dünyada durum nedir?
Akdeniz havzasında ilk kez 1991 yılında İsrail’de kaydedildi. Ancak bu aslan balığı için başarısız bir yayılım denemesi olarak kaldı. Aradan geçen 20 yılda Doğu Akdeniz’de hızla yayıldı. Pasifik ve Hint okyanusu kökenli bir tür olarak Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e ulaşmasının yanı sıra 1992 yılında ABD'deki Andrew Kasırgası sırasında bir akvaryumun zarar görmesiyle Kolombiya kıyılarına karışarak Atlantik Okyanusu için de sorun hâline geldi. Aslan balığı bugün 40’tan fazla ülkenin sahillerinde yaşıyor.
Türkiye’de olduğu gibi diğer Akdeniz ve Atlantik ülkelerinde bu türün denizel ekosistemler ve balıkçılık için yarattığı sorunları çözmek için bir dizi çalışma yürütülüyor. Türün davranışı, dağılımı, popülasyon büyüklüğü üzerinde araştırmalar yapılırken avlanması için özel araçlar geliştirilip, kimi ülkelerde balıkçılıkla ilgili mevzuat değişiklikleri yapılıyor. Aslan balığının dikenlerinden zarar görülmemesi ve tüketiminin teşvik edilmesi için çeşitli kampanyalar düzenleniyor.
Türkiye’ye nasıl geldi?
İklim değişikliğinin etkisiyle artan deniz suyu sıcaklığı, Kızıldeniz, Hint Okyanusu gibi farklı ekosistemlere ait türler için Akdeniz Havzası'nı her geçen gün daha yaşanabilir hâle getiriyor. Cebelitarık Boğazı, Süveyş Kanalı ve gemilerin balast sularıyla taşınan bu yeni türler, yabancısı oldukları denizlerimize hızla uyum sağlayıp çoğalırken bir yandan da yerli balık türleri ve küçük ölçekli balıkçılık ekonomisi üzerinde tehditler yaratıyor. Aslan balığı, kılkuyruk mercan, asker balığı, lokum balığı gibi denizlerimizde son birkaç yıldır yaşamaya ve hızla yayılmaya başlayan türlerden.
İki tür: Süveyş Kanalı üzerinden Türkiye sularına ulaştığı tahmin edilen aslan balığının denizlerimizde yaşayan iki türü bulunuyor. İlk olarak 2014 yılında Pterois miles türü İskenderun’da kaydedildi. Ardından 2016 yılında Ptreois volitans türü kayıtlara geçti.
Denizlerimize etkisi: Yılda iki milyon yumurta üretebilen aslan balığının bir diğer özelliği midesinin dört kat genişleyerek çok fazla beslenebilmesidir. Aslan balığının menüsünü ağırlıklı olarak yengeç, ahtapot, iskorpit gibi balık ve kabuklu türlerinin yavruları oluşturuyor. Türkiye’de Akdeniz ve Ege’de dağılım gösteren bu türün bu denizlerde predatörü yani aslan balığıyla beslenen türün olmayışı, aslan balığının hızlı dağılımının etkenlerinden. Karayiplerde yapılan gözlemler, yetişkin aslan balığının orfoz yavrusuyla beslenirken yetişkin orfozların da aslan balığı yavrusuyla beslendiği yönünde. Ancak bu konuda ülkemizde net bilgi olmamakla birlikte araştırmalar devam ediyor.
Balıkçılığa etkisi: Küçük ölçekli kıyı balıkçılığı için de yeni sorunların kaynağı oldu. Aslan balığı, yerli ve ekonomik değeri olan türlerle besleniyor. Ağdan çıkan ekonomik değere sahip türlerin yerini aslan balığı ve diğer istilacı türler almaya başladı. Böylece balıkçılığa emek verenler için denizel biyoçeşitliliğin azalması ve artan maliyet sorununa son yıllarda istilacı balık türlerinin varlığı da eklenmiş oldu. Deniz ürünlerini tercih edenlerin lezzetli olmasına rağmen tanımadıkları için aslan balığı ve diğer yeni balıkları tercih etmemesi, balıkçılık ekonomisinin etkilenme nedenlerinden.
İnsan sağlığına etkisi: Aslan balığı dokularında herhangi bir toksik madde bulundurmayan ve lezzetli bir tür. Sırt, karın ve kuyruk yüzgeçlerindeki dikenlerin temizleme sırasında batması ve dalışlarda dalgıçların temas etmesi hâlinde iğnelerindeki zehir, sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Bu dikenlerle herhangi bir temas olmamasını sağlayarak, dikenlerin makas ve eldivenle kesilmesi bu tehdidi ortadan kaldırıyor.
Akdeniz Koruma Derneği neler yapıyor?
İklim değişikliğini engellemek mümkün olmasa da etkilerini azaltmak mümkün. Bunun için Akdeniz Koruma Derneği (AKD), 2013 yılından bu yana istilacı yeni balık türlerinin izlenmesi için Ege Üniversitesi ve su ürünleri kooperatifleriyle çalışıyor. Orfoz, lahos gibi alan savunma özelliği bulunan, denizlerimiz için önemli türlerin korunması, popülasyonlarının artması için balıkçılığa kapalı alanlarda (BKA) deniz koruculuğu sistemi uygulanıyor. Aslan balığı ve diğer yeni balık türlerinin sofralara dâhil olması için Türkiye’nin farklı yerlerinden gönüllü şeflerle birlikte hareket ediyor. Böylece aslan balığı, birbirinden farklı tariflerle İstanbul, İzmir, Ankara, Bodrum ve Kaş’ta bulunan restoran menülerinde yer almaya başladı. Aslan balığının dağılım hızı ve popülasyonu hakkında bilgi edinmek için Ege Üniversitesi ile stok analizi ve Katip Çelebi Üniversitesi ile türün beslenme davranışını belirlemek için çalışıyor.
Kaynak: Esra Kartal, AKD
Fotoğraf: Zafer Kızılkaya
Kaynak: Aposto! 31 Mart 2021
Instagram: @yenibaliklar